20 Temmuz 2012 Cuma

VELESPİTçi oldum

işe gidip geleyim, benzine para vermiyim, göbek eritiyim derken baktım bisikletçi oluyorum gitgide. tur de frans seyrettikten sonra dur çıkıp bi tur da ben atayım diyerek yola veriyorum kendimi. karadeniz bölgesinde ikamet ettiğim için iniş çıkışı da bol oluyor. zaten söylemesi ayıp evim tepede, nereye gidersem gideyim yolun sonunda 1 km %6 eğimle çıkıp son 100 metresi %12 olan bir tırmanışla evime varıyorum. kendimi bir thur hushovd, bir vinukurof efenime söyliyim bir dopingsiz kontador gibi hissediyorum. içten içten "i m riding like a man possessed" felan diyorum. 

bisikletin en fena yanı yokuş merakı. her gün google earth de nerede kaç yokuş varmış, eğimi ne kadarmış. önce şunu tırmansam sonra düzde dinlenip ordan da şunu tırmansam diye plan yapmaktan helak oluyorum. sahilde iki tur atmak için bisiklet aldık ama keyfini süremedik hep işkencesini çekiyoruz. keyfi sürüş bittikten sonra oluyor ama. 

doğal göbekli olduğum için ekstra bir avantajım var. yemek üstüne bisiklet sürerken zorlanmıyorum. nasılsa 8 kilo fazlam var, 1-2 kilo daha ekstra olması ben yormuyor. o yüzden bisikletle toplanan insanları yemeğe götürmeyi sever hale geliyorum. dönüşte yemekte yedikleri 100gr ekmekten göbekleri çatlayan bisikletçiler zorlanırken ben aynı performansla dönebiliyorum. 
daha bu işi adam gibi becermeme çok var ama olacak gibi.