13 Nisan 2013 Cumartesi

Pascal'a Cevap

Bir şeye inanmak siyaset icabı ya da tedbiren yapılabilecek bir şey değildir. En azından benim özgür irademle karar verip uygulayabileceğim bir şey değil. Camiye gidip namaz kılmaya karar verebilirim. Oda dolusu kuran’a el basıp içerisinde yazan her şeye inandığımı söylemeye karar verebilirim. Ancak bunların hiç birisi gerçekten inanmıyorsam benim inanmamı sağlayacak şeyler değil. Pascal’ın kumarı, ancak tanrı’ya inancı taklit etmeye yarayabilen bir argümandır. Ayrıca inandığınız tanrı’nın her şeyi bilen bir tanrı olmaması gereklidir zira eğer inanmadığınız halde inanıyormuş gibi yaparsanız tanrı sizin sahtekarlığınızı görecektir.
Peki niye tanrı’yı en memnun edecek şeyin tanrı’ya inanmak olduğunu düşünüyoruz? İnanmak niye bu kadar özel? Tanrı’nın şefkati, cömertliği ve mütevaziliği de ödüllendirmesi olası değil mi? Ya eğer tanrı bir bilim adamı gibi düşünüyorsa ve en yüksek ahlaki değer olarak gerçeği aramayı görüyorsa? Eğer bu evreni tasarlayan bir tanrı var olduysa, onun bilim adamı olması gerekli değil midir? 
Bertrand Russell ölüp de tanrı’yla karşılaşırsa ne diyeceği sorulduğunda “yeterli kanıt yoktu tanrım, yeterli kanıt yoktu” diye cevap vermiştir. Tanrı’nın Russell’ın cesur şüpheciliğine Pascal’ın korkak kumarcılığına duyduğundan daha büyük saygı duymayacağı ne malum? Unutmayın, bir iddia’dan bir kumardan söz ediyoruz. Siz iddiaya girecek olsaydınız paranızı tanrı’nın dürüst olmayan sahte inanca mı (hatta dürüst inanca da) yoksa son derece dürüst şüpheciliğe mi kıymet vereceğine yatırırdınız?'