17 Ağustos 2009 Pazartesi

Summer of Rock vol.1 - Hazırlık maçları

2009 yılında gittiğim konserlerle ilgili birşeyler karalamak sevdasındaydım. Çok tembellik ettim. Baktım neredeyse sene bitiyor artık yazma zamanı geldiğine inandırdım kendimi.

2009 konser maratonunu 20 mart tarihinde poison black konseri ile açtım. Sentenced müziğine olan derin sevgi ve saygım sonucu zaten böyle bir konseri kaçırmam beklenemezdi. Üstüne bir de canlı seyrettiğim Sentenced sene 2000bilmemkaç konserinin hatıralarının aklımda hala dün gibi kalmış olması sebebiyle daha da umutlandım. Konser öncesi bol bol poison black dinledim sözleri yalayıp yuttum. Müzik eski Sentenced'dan daha çok post-Mtv H.I.M. havası verse de ben bunun gözümü korkutmasına izin vermedim. 20'lik dişimin çekildiği ağır bir dişçi seansı sonrası Yeni Melek'in yolunu tutmuştum.
Konser organizasyonun bildirdiğinden yaklaşık 1 saat sonra başladı. O bir saat boyunca alkol alması yasak olan ben içerde Rock FM DJ lerinin çaldığı abidik gubidik şeylere tahammül etmek zorunda kaldım. Derken konser başladı, allahım o ne rezalet, keşke evde oturup Rock FM dinleseydim dedim içimden. Dinlediğim albümlerden favorilerime eklediğim hiç bir şeyi çalmadıkları gibi çaldıklarını da albümdekinden çok daha yavaş ve yumuşak çaldılar. Sonuçta Avril Lavigne'in müzisyenleri Sezen Aksu şarkılarına cover yapmış gibi birşey oldu bu konser. Rock müzik desen değil, sahne şovu sıfır...(Sıkılıp seyretmediğim sadece dinlediğim bir kısımda sahnedeki iki kişi dudaktan buse vermişler birbirlerine galiba göremedim)

Yukarıdaki rezaletten sadece 1 hafta sonra diş ağrısının kalmadığı bir gece de Bronx'taydık. Grup olarak ilk defa dinleyeceğim The Haunted ile ilgili tek beklentim bol bol gazdı. Çok daha fazlası çıktı adamlar. O ufacık sikindirik yeri bile bir metal sahnesine dönüştürmeyi başardılar. Kavga eden iki kişiyi görünce şarkıyı yarıda kesip kavga edenleri ayırma çabalarına girişmeleri takdire şayandı, fakat çevredeki kalabalığın "abi, ne karışıyon ne güzel kavga seyrediyoduk" manalı bakışları ve olaya karşı tepkisizliği beni benden aldı. Zaten kavga edenleri de bodyguardlar aldı. Oldu bitti. Arkadan gelen vokal ekosu canlı performansa ayrı bir hava kattı. Bu arada konser öncesi yaşça ufak ama sulak yerde büyümüş metalci genç kardeşlerimin Manowar eşliğinde kafa salladığını görmek bana ayrı bir zevk verdi. Zira bilen bilir benim yaşımdaki metal tayfası için Manowar artık "pazar sabahı kahvaltı sofrasında keyif kahvesi içerken dinlenen gruplar" mertebesine erişmiştir ve "vay be, bunlarda ne gazdı eskiden hatırlar mısın Sinancığım?" tepkileri ile karşılanır olmuştur. Sonuç olarak The Haunted iyiydi. Çok keyif verdi. Konser bitince barda oturup bir iki bira içelim derken elemanlar geri geldiler gitarlarını almaya felan o sırada vokalist, basçı ve bir gitaristle de laflama imkanı buldum. Elemanlara teşekkür ettim süper konser oldu felan diye. Keyifli oldu

Ama ne The Haunted ne de Poison Black konserlerinden sonra bir daha oturup dinleme hevesi oluşturamadılar bedende.

Sonra yazın açılışına geldi sıra ve tabii ki en büyük hazırlık maçına. Ortaokul yıllarından beri gerek sözlerdeki sanatsallığı gerkese progressive müziğin komplike yapısı dolayısıyla en çok seyretmek istediğim gruplardan biri olmuştur The Savatage. Jon Oliva'nın geleceğini duyunca heyecanlanmam boşuna değildi elbet. Canlı canlı Savatage dinleme hevesimi yıllardır köreltmiş olduğumdan konsere Jon Oliva dinlemek için gittim. Konser öncesi hazırlıklarımı da ona göre yapmıştım. Maniacal Renderings'i bilem ezberlemiştim hatta. Ama bana tam bir sürpriz oldu Balans'taki konser. Circle II Circle elemanlarının şaşkın bakışları arasında yüzlerce Savatage hayranı hep bir ağızdan 15 yıldır unutamadığımız şarkıları söyledik. Sleep ve Believe gibi slowları söylerken hep Criss i andık ki daha sonraları bir arkadaşımız açtığı Criss lives pankartıyla Jon un sempatisini arkasındakilerin de nefretini toplamayı başardı.
Eskiden "Dağın Kralı" olarak anılan Jon Oliva nın bir mertebe daha atlayarak Dağ statüsüne ulaştığını da görmüş olduk. Konser boyunca 1-2 şarkı hariç sürekli oturan Jon en sonunda da yorgunluktan bis yapamaz hale gelerek sahneden indi. Zaten sahneden çıkıp o merdivenlerle üst kata çıkarken yuvarlanacak gibiydi bi ara. Konser sonrası genç gitaristi tuvalette yakalayıp teşekkür ettim konser için, Balans'tan çıkışta da Jon Oliva'yı gitarist arkadaşı ile beraber takside sıkıştırdım. Yarım açık taksi camından içeri kafamı sokup Mountain King ile el sıkışmayı başardım. God Bless dedi adam bana...ben de dedim ben ateistim felan ama taksi gaza bastı gözden kayboldu o sıra...
Konserden sonra eve gelip arşivimi açtım 2 hafta boyunca bağıra çağıra Savatge söyledim. Bir efsaneyi daha görmüş olmanın mutluluğunu ve büyüsünü atamadım üstümden.

2 yorum:

  1. Ben daha anca Purple'a gidebildim. Oliva'ya niye gitmedim ki:( Sagol ama sayende gitmis kadar da oldum...

    Simdi ben giriyorum Savatage kurune. Ama cok uzatmam, Artillery calismam lazim:)

    YanıtlaSil
  2. yaa haklısın...benimde artillery ye kadar bu sene seyrettiğim tüm konserler hakkında bi şeyler karalamam lazım ki sıra birikmesin....ondan sonrada tempo yoğun gene tarja, extreme fest ve wasp la bu kış çabuk gelecek

    YanıtlaSil